Thursday, December 26, 2013

Bebeğin Uykusu

Ah hangi ana baba istemez ki doğar doğmaz "hadi 1az uyu diye" yatağına bıraktığınız bebeğiniz hoop diye dalıverse ya uykuya. Ama öyle zırt diye uyumamasının daha doğrusu uyuyamamasının 1 sebebi var: ne yazık ki beyni henüz o bağlantıları yapmamış ve vücudu yorulduğunda uyuması gerektiğini henüz öğrenememiştir. Bu konudaki en güzel açıklamayı doğal ebeveynlik duayeni Sears ailesi vermiştir (http://www.askdrsears.com/topics/health-concerns/sleep-problems/8-infant-sleep-facts-every-parent-know). Yeni doğan bir bebeğin derin uykuya dalması daha uzun bir süre gerektirir ve bebeklerin uyku döngüleri insanlardan daha kısadır. Sanmayın ki bebeklerin bu uykuya dalamama veya dalsa da hemencecik uyanma özelliği size yapılan bir cezadır. Bu aslında doğanın bir armağanıdır ki bebekleriniz hayatta kalmayı sürdürebilsin. Şaka değil.

Mesela bir çok bebeğin ilk altı ayda gerçekleşen sebepsiz bebek ölümü sendromunu (SIDS: Sudden Infant Death Syndrome) duymuş ve belki siz de benim gibi geceleri ya bebeğime 1şey olursa diye psikopata bağlamış olabilirsiniz. Her 10 yılda 1 yeni 1 düzen oluşturup bebeklerin ölümünü önlemeye çalışmakta tıp dünyası. Bizler yüzükoyun yatırılmışız mesela; çünkü o zaman SIDS'in bebeklerin gece boğazına 1 şey kaçtığı için kaynaklandığı düşünülüyormuş. Sonra bebek ölümleri azalmayınca yan yatırılmaya başlanmış bebekler. Son araştırmalar SIDS'i hem genetik hem çevresel etkenlere bağlıyor. Velhasıl kelam bu talihsiz durumun bebek uyurken oksijensiz kalmasından dolayı olduğunu bulmuşlar ve bunu önlemek için de bebeği öncelikle sırt üstü yatırmanızı öneriyorlar. Bunun yanında da bebeğin yatağındaki her türlü ıvır zıvırı kaldırmanızı. Yani "Aman bebeğimin altında yumuşaklık olsun" diye bir tane altına, "Aaayy geceleyin çok soğuk oliyoo amaa" diye bir tane de üstüne yorgan koymamalısınız. Nedeni ise bu malzemelerin de karbondioksit tutması ve SIDS ihtimalini yükseltmesi. Aslında bunları bilmenin faydası çok da, ailenize açıklaması en zoru oluyor. Çünkü "Ee biz sizi öyle büyüttük, yalnış mı oldu yani? Bak size hiç bişicik olmadı" diye çıkışabilir size bir nevi alınan anneniz ya da kayınvalideniz. Tabi ki anneler her zaman haklı - anne oldum ya şimdi - bize hiç bişi olmamış ama bu çevresel faktörlerden değil de genetik olarak kendimizi koruyabilecek yapıda doğmuş olmamızdanmış (beynimizde bir hormon - tehlike anında uyarı veren - yeteri kadarmış). Gel gelelim kendi bebeğimizin de beynindeki bu hormonun yeterliliğinden emin olamayacağımız için çevresel faktörleri elimizden geldiğince kontrol etmekte fayda var. Üzerine battaniye örtmeden ve ayrıca bir diğer önemli noktada bebeği fazla ısıtmamaya özen göstererek yatıralım bebeklerimizi uykuya. Sonra da yüreğimiz ağzımıza gelmeden rahat rahat uyuyabiliriz biz de. Bebeğinizi SIDS riskine karşı korumak için şu linke de kısaca göz gezdirebilirsiniz: http://www.sidsandkids.org/wp-content/uploads/Turkish-SidsandKids-SafeSleepingFactsheet_2012.pdf 

Bebeği ilk zamanları rahatla uyutmak için kundaklamayı öneriyorlar bir de. Çünkü daha kaslarını idare etmeyi öğrenememiş bebek, gece kollarını istemsiz her oynattığında kendini uyandırıveriyor. Bu yüzden bebeği sarıp sarmalayınca daha güzel uyuyor. Hem de bir nevi annesinin karnındaki gibi büzüştüğünden bebek de kendini daha güvende hissediyor. Bu tekniği bulan, daha doğrusu ABD'de yaygınlaştıran Dr. Harvey Karp bununla beraber toplam 4 taktik daha öneriyor The Happiest Baby On the Block kitabında: bebeği kundaklamak, hafifçe sallamak, şşş sesi çıkarmak, ve emmesini sağlamak. Bütün bunların hepsi aslında bebeğe anne karnındaki deneyiminin benzerini yaşatabilmek için. Özellikle ilk 3 ay. Ben baya bir faydasını gördüm. Şöyle siz de bir göz atmak isterseniz: http://www.happiestbaby.com

Bu kundaklama işi için bir düzeltme yapmak lazım yalnız. Bizim bildiğimiz usül kundaklamadan farklı olarak bebeğin kalçasını sıkıp, bacaklarını dümdüz uzatmayın. Aksine bebeğin bacakları kurbağa gibi yana düşük, yani doğal duruşunda olmalıymış Dr. Sears'e göre (bkz. The Baby Book). Bu da bebekte kalça çıkığı olmaması için. Bunu kendiniz bebeğin bacaklarını çok sıkmayarak yapabilirsiniz ya da eğer uygun fiyatlı bulursanız hazır kundaklardan alabilirsiniz. Bu hazır kundakların genelde alt kısmı çuval gibi oluyor ve bebeğin bacaklarını sarmalamıyor; daha ziyade kollarının hareketini kısıtlıyor. Tabi aynı zamanda da bebeğinize bir kat örtü oluyor. İşte aşağıdaki fotoğraftaki gibi bir şey:



Bence bebeğin uykusu için yapacağınız en önemli şey ise ağladığında hemen gidebileceğiniz bir yerde yatırmanız. Ama tam anlamıyla "hemen": bu da sizinle aynı odada demek. Aynı yatakta yatırmak ya da karyolasını sizin yatağınıza bitiştirmek en kolayı. Ben aynı yatakta yatmaya korktuğumdan - olur ha gece dönüverip Akrep Nalan gibi eziveririm bebeğimi diye - karyolasını yatağımıza yapıştırdım. Gece bebeğimin ağlamasına kalmadan onu hemen sakinleştirip, emzirip, tekrar uykuya dalmasını kolaylıkla sağlayabiliyorum. Bu aynı zamanda da doğal ebeveynlikte de önerilen bir yöntem. 

Ben aynı odada yatmak acaba faydalı olacak mı derken dün biriyle tanıştım. Üniversite çağlarında oğluyla beraber gelmişti yemeğe bu bey. Konu çocuk büyütmeye geldi illa ki - kucağımızda sürekli salladığımız bir bebek olunca. Onlar da bebekken oğullarıyla aynı yatakta yatarlarmış. Ve hatta baya uzun süre oğlanı kendi yatağına geçirememişler. "Ama çocukluktaki, bebeklikteki bu bağımlılıkları ilerisi için hiç bir şeyin göstergesi değil; sanıldığının aksine şimdi bizim oğlan kendine güvenli bizden bağımsız ayakları üzerinde duran bir birey" dedi. Yüreğime su serpildi. Demek bu doğal ebeveynlik denen meret işe yarıyormuş. Yani bir ana kuzusu olmuyor çocuğunuz; özgüvenli, bağımsız, ana babasıyla güven esasına dayanan bir ilişkisi oluyor bu çocukların - tıpkı Dr. Sears'in dediği gibi. Beraber yatmanızın temelinde de bebeğinizin size gündüz olduğu kadar gece de ebeveynlik yapmanıza ihtiyacı olduğunu kabul etmeniz yatmaktadır. 

Bunun yanında sabah uyanıp emzirdikten sonra bebeğimle beraber tekrar uykuya yatıyorum. Her anne babanın verdiği altın değerindeki öneridir bu. Ancak öyle dinlenebiliyorsunuz. Pek bebeğin uykusuyla ilgili değil bu önerim; sadece sizin biraz olsun dinlenip kendinize gelmeniz için. Evet itiraf ediyorum: ben o bir kaç saatlik uykumu bebeğimle aynı yatakta geçiriyorum. Bu paylaşımın en güzel tarafı da bebeğinizi koklayarak uyuyup, bebeğiniz gözlerini açtığında da size gülümsemesiyle uyanmanızdır. Size güvenmekten duyduğu mutluluğu uyurken de paylaşmış olduğunuzu anlarsınız o büyülü anda. Ayyy içim bir kıpraştı; iyisi mi ben şimdi de şekerleme uykusuna yatayım bebeğimle. Hadi bize iyi uykular...

Haaaaa bir de unutmadan: aklınızda bulunsun "Hah tamam uyudu diye" bebeğinizi yatağına koyup kaçmak için acele etmeyin; en azından 20dk. alıyor bebeklerin derin uykuya dalması. Derin uykuya daldılar mı diye kontrol etmenin bir yolu yine Dr. Sears'in limp-limb testi. Yani kolunu tutup bıraktığınızda pıt diye yanına düşüverecek ve bebeğiniz hiç bu sırada irkilmeyecek ve tosur tosur uyumaya devam edecek. Hadi size kolay gele; bize de tekrardan iyi uykular. 

Thursday, December 5, 2013

Bezsiz Bebeğin Yanetkileri

Günlük yazılarımdan pek 1 azimli, idealist ve başarılı 1anne gibi gözükebilirim. Gelin görün ki her annenin de deneyimlediği gibi deneysel 1 idealizm bendeki de. Her 1 başlık haftalarca yaşanmış deneme yanılmaların, 1 nevi toptan yanlışların 1 özeti. Hepsinde 1001 komik durumlara düşüyorum. Ama şu ana kadar bunların en komiklerini bezsiz bebek uygulamasıyla yaşadım- tabiki de! Herhalde en abes olan - ya da pek az insanın yaptığı o da ondan. 

Çok bilirim tuvalete koşa koşa bebeği götürüp, tam altını açıp "işte başardıııım" derken, yalnış yere nişan aldığımı ayağıma gelen sulu sepken karışık 1şeyin gelişiyle  anladığımı. Üstelik 1 gün arka arkaya becerdiğimde oldu. Önce kakasını yalnış nişan alıp üstümü batırdıktan sonra bebeğin poposunu güzelce yıkadım. Kurulamak için bebekle beraber arkamdaki askıda asılı duran havluya döndüğüm sırada hoooop yerlere işiyiverdi bizim bebek. 1 keresinde de lazımlığa isabet ettirememiştik. Neyse çok b.ktan oldu bu muhabbet. Sonuçta baya 1 sefer ıskaladık yani.

Bezsiz bebek için 1 de kumaş bez kullanmayı öneriyor Andrea Olson. Bu sayede bebek, çişi ve kakasıyla ilgili neden sonuç ilişkisini daha çabuk öğreniyormuş. Yani yeni doğan ve henüz gelişmekte olan bebeğin beynindeki muhasebe şöyle: "Aaayyy çok fena 1 baskı var şuramda. Anaaam!!! Napçem şimdi?? Ağlayayım, bağırayım çağırayım da şu benimle bağıra çağıra konuşan kadın gelsin; belki onun bildiği 1 şey vardır. Anaaaam!!! Bu karı da 1 boktan anlamıyormuşşş!! Ayyy dayanamayacağım galibaaaa. Eyvah n'apıcam, naaapıcam??? Ayy, ayy, ayy!! Kaçtı kaçtı kaçtı... Noldu lan? O suyu kim döktü üstüme!!" Ve bilmem kaç kere tekrar. İşte böyle böyle bebek çişi kendisinin yaptığının, tutarsa faydasının kendine olduğunun farkına varıyormuş. Neyse ben de uydum Andrea Olson'a kumaş bez kullanmaya başladım. Kılavuzu karga olanın burnu b.ktan çıkmazmış derler ya benimkisi tam anlamıyla o usül. Her gün yakalayamadığım kakaları kumaş bezden çıkaracağım diye günde 3 fasıl elde yıkıyorum bu bezleri. Ellerim soğuk sudan çıkmadığından pamukluktan zımpara kağıdı sınıfına düştü. 

Bezsiz bebeğin diğer komedisi de misafirliklerde yaşanıyor. Hani misafir gittiğiniz eve zaten sürekli bızıldayan 1 kaç aylık bebeğinizi götürmüşsünüz, 1 de üstüne kakası geldi mi bas bas bağırıyor bebeğiniz. İşin acıklısı, siz annesi olarak biliyorsunuz ki zavallıcığın tuvalete gitmesi lazım. Hangi kaşla göz arası tuvalete gidebilirim bebekle diye göz ucuyla ve suratınızda pis 1 iş üstünde olduğunuzu gün gibi ortaya çıkaran 1 sırıtmayla ev sahibinizin boş 1 anını bekliyorsunuz. Derken sohbetiniz bebeğin kaka konçertosuyla bölünüyor. Misafirperver ev sahibiniz de bebeğin altını herhangi 1 yerde değiştirebileceğinizi söylüyor. Ama olan olmuştur tabi artık: kaka ve ideal anne maçında ve yine kaka 1-0 öne geçmiştir!!

Böyle işte gel zaman git zaman, çiştir kakadır derken geçiyor zaman. Ya da daha doğrusu sizin ideal anne olma çabalarınızla ve kendi halinize gülmenizle. Ya da böyle ulu orta yazarsanız işte, herkesin de size gülmesiyle. Gülün gülün, ben görürüm sonra sizi. Hah hah ha!! 

Bezsiz Bebek veya Bebek Hijyeni

Şimdi bu anlatacaklarım 1 kısmınıza gereksiz diğer kısmınıza da heyecan verici gelebilir çünkü bezsiz bebek kavramını ya sevip hastası oluyorsun ya da "mümkünse ben almayayım" tribine giriyorsun. Bezsiz değil bebeğiniz ama, bebeğinizi 1 gün (ve mümkünse geleneksel tuvalet eğitiminin verildiği yaştan daha erken bir yaşta) bezden kurtarabilmek amacıyla yaptığınız 1 uğraş bezsiz bebek. Bu uygulama bebeklerin, diğer hayvanlar gibi, "yediği çanağa s.çmama" prensibine dayalı. Evet evet 1az karmaşık aslında tanımlaması; anlatması daha kolay. 

Bebekler doğdukları andan itibaren içgüdüsel olarak kendi üzerilerine çiş veya kaka yapmak istemezler ve fakat bunu ne anlatabildikleri gibi, diğer hayvanlar gibi kalkıp başka yere giderek de gideremezler. Misal barınaktan alınan yavru kediler daha 2 aylık bile değilken kumlarına tuvaletlerini yapmayı ögrenmişlerdir ve her seferinde tuvalet için tıpış tıpış oraya giderler. Yazık ki insan yavrusu doğduğundan sonra baya uzunca 1 süre daha vücudundaki herhangi 1 kasa hükmedemediği için tuvaleti gelince ağlayarak ebeveynlerine ihtiyaçlarını haber vermeye çalışırlar. Ama gelin görün ki biz modern zaman anne ve babalarına afedersiniz ama "davul zurna az!" Bizler bebeklerimizin bu yüzden ağladıklarını anlayacağımız sezgiyi de rafa kaldırdığımızdan, bas bas bağıran bebeğimizin neye ağladığını çözemeyip, bebeği sakinleştirmeye çalışırız. İşte bu sırada yana yakıla tuvalete götürülmek istenen bebeğimizi de üstüne işemesinin sorun olmadığını telkin ediyormuşuz istemsiz de olsa. Gelin görün ki beze işemeye alıştırılan bebeğimizi 3 sene sonra da tuvalet eğitimi sırasında "vay niye şimdi bezine işiyorsun" diye yıllardır oturmuş alışkanlığından vazgeçirmeye çalışıyormuşuz. Vay halimize!!

Peki bezsiz bebek bu ikilemde ne işe yarıyor? En başından bebeğin üzerine tuvaletini yapmama isteğine saygı gösterip, bebeğin tuvalet kullanımına geçişini kolaylaştırmaya. Bezsiz bebek 1 nevi 1 tuvalet eğitimi ama bebeği değil kendinizi eğittiğiniz 1 yöntem. "O da ne demek?" Şöyle ki bebeğinizin ağladığı zamanların 1 kısmının tuvalet ihtiyacı olduğunu aklınızda tutarak, ara ara onu tuvalete götürüyorsunuz. Hani kapıdan çıkmadan çocuklara salık verilen "Sen yine de çişin var mı diye 1 bak" sözünü 1 nevi harekete döküyorsunuz. Bebeğinizi araba koltuğundan çıkardığınızda, uykusundan uyandığında, çığlık çığlık ağladığında tuvalete tutuyorsunuz. Hepsinde olmasa da büyük 1 kısmında da tuvaletini yapıyor bebiş. O sırada da siz de 1 sesle eşlik ediyorsunuz bebeğe çiş için "şırrrr" kaka için "ıııhhh" gibi. Bu sayede bebeğiniz de sesle tuvalet işlevini bağdaştırıyor. Zamanla tuvaletini tutan bebeğiniz de siz altını açıp bu sesleri çıkardığınızda yapıyor çişini kakasını. Aman durun hemen heyecanlanmayın. Zamanla dediğim de 1.5-2 sene filan alıyor. 

"Ay bu ne zahmet yaaa, hem de 2 sene sonrasında meyvesini yemek için bu kadar eziyete mi girilir?" diyebilirsiniz. Kimilerimize göre evet. Çünkü en başından bebeğinizin hijyeni için (adından da anlaşılcağı üzere). Mesela orasına burasına kaka sürülmeyen kız bebeğiniz idrar yolları enfeksiyonuna yakalanmayabilir bu sayede. Bunun yanında da bebeğiniz erken yaşta bez derdinden kurtulur. 1de pek inanası gelmiyor ama insanın 1 diğer faydası da bebeğinizle iletişiminizin artması. 

"Bu çok zor işmiş, sadece ev hanımlarına göre" diye düşünmeyin; akşamları ya da sadece hafta sonları bile uygulayabilirsiniz. Öğrenme süreci uzun ama keyifli 1 uğraş bu. Mesela bebeğinizi emzirirken bir anda kıvrım kıvrım kıvrılmaya başladığında, "noldu niye memeyi bıraktın ne derdin var ki?" diye bebeğinize sorduğunuz sırada, o size ciddiyetle bakarak gayri ciddiyetsiz 1 şekilde "zaaaart" diye ossurur ve ardından "foşşurt" diye cıvık mıvık dolduruverir kakayı bezine. Ama böyle böyle 1-2 yaptıktan sonra, siz de öğreniyorsunuz ki bebeğinizi şimdi tuvalete götürmenin tam zamanı!

Bezsiz bebek uygulamasında kakayı tahmin etmeniz daha kolay oluyor. Çiş ise tam bir 9a9luk bulmaca. Yedikten sonra ne zaman çişini yaptığını bulduğunuz gün işler 1az daha rahatlayabilir. Ama tam da "Bebeğimi hah şimdi öğrendim" dediğiniz sırada, bu yaramaz yavrucak o işaretleri vermekten vazgeçebilir veya gelişiyor olduğundan ya da o anda eğlenceli 1şeye odaklandığından size "haydi ben işiyooooruuum" işaretini o seferlik vermeyebilir. İşte bu yüzden bezsiz hale gelmesi bebeğinizin 1.5-2 sene sürebilir. 

Bezsiz bebeğin en temel kuralı zorlayıcı ya da ödüllendirici olmayışıdır. En nihayetinde biz tuvalete gittiğimizde belediye bandosu gelip kapımızda çalmıyor. Ya da tuvaletin kapısını açtığımızda konu komşu sıraya dizilmiş beklemiyor: elimizi sıkıp, tebrik edip, üzerimize para iğnelemiyorlar - hayret! Bebeğin içinden geldiği ve doğal olan 1 şeyi doğallığına bırakmak gerekiyor yani. 

Bezsiz bebeğe başlamak için herhangi 1 zamanı beklemeniz gerekmez. Ama Andrea Olson'a göre 4 aydan önce başlamak en verimlisi. Ben 40 günlükken ilk denememi yaptım. 40 yılda 1 bile olsa insan kaka zamanını yakalayınca sevindirik oluyor. Aşağıdaki fotoğraf da bu ilk heyecanımın belgelendiği andır. 


Daha ıncığı cıncığı çok; benden burdan anlatması bu kadar. "Ben bu işi çok beğendim ama gözlerimle görmeden inanmam, ben de 1 deneyeyim" diyorsunuzdur umarım şu an. Öyleyse size 2 kaynak öneriyorum: Andrea Olson EC Simplified kitabı (http://ecsimplified.com adresinden satın alabilirsiniz) ve http://www.diaperfreebaby.org (bedava sirke baldan tatlıdır derseniz). 

Haydi size bol kakalı çişli günler.