Saturday, November 23, 2013

Tadundan Yenmeyen Bebek Balayı

Gittikçe kolaylaşıyor bebeğe bakmak demişti herkes bebek ilk doğduğu zamanlar. Karşılıklı öğreniyorsunuz birbirinizin huyunu suyunu. Hem de anne karnından dışarıya çıkan bebek tam 1 sudan çıkmış balık olduğundan ancak öğreniyor gündüzle geceyi, acıkırsa emmesi gerektiğini, vücudundan kaka çiş gibi 1 nevi şeylerin çıktığını, vs., vs. Bu balayı pek datlu değil o yüzden: uykusuzluk, gündüzle gecenin tamamen karışması, bebeğe bakmaktan yemek yiyememek, dişleri fırçalamadan yatmak veya daha fenası sızmak falan filan. Bir çözümü var elbet: eski çağlara gidip bebeğe bütün aşiret bir arada bakmak. Tamam tamam o kadar olmasa da her kim varsa etrafınızda yardım istemek. 

Bebek büyütmek sadece anneyle babanın tek başına yapabileceği 1 aktivite değil. Biriniz emzirirken öbürünüz yemek yapsa da yine de işe yetişemiyorsunuz. Ananız dananız, kaynananız, ablanız, halanız, dayınız her kim size yardıma gelmek isterse kollarınızı açınız. Bu zamanda böyle bir fedekarlık yapacak olan eşinizi dostunuzu da yıllarca bağrınıza basınız bence. Hiç değilse bebeğinizi öpmeye koklamaya bile geliyorlarsa gelsinler; en azından siz 1-2 saat bebeği kucağınızda taşımadan, aklınız onda kalmadan doğru dürüst oturarak 1 şeyler yersiniz. 

Bebeğinizi kimselerden kıskanmayın. Zaten her halikarde en çok annesini ve babasını tanıyıp sevecektir. Sonrasında da bütün insanlığı sevse n'olur ki, daha ne ister ki insan? Bir de çocuğunuzu her görmeye gelen onun için değişik bir bilgi kaynağı olacaktır ve onun beynindeki sosyal iletişimle ilgili kısmı geliştirecektir. Demem o ki ilk zamanlar bebeğinizi görmeye gelenlere, size yardım eli uzatanlara şükran duyun ve bunu onlara gösterin; aşiret çocuk bakımı 101e hoşgeldiniz. 

Bebeğin 40ı çıkmadan pek 1 düzen ummayın. İstediği saat uyur, uyanır, emer, s.çar; istediği gibi takılır bebek anlayacağınız. 40ından sonra da yine bir saate oturtamazsınız onu. O ne zaman isterse o zaman emer, aksine zorlamayın; bebekten daha mı iyi bileceksiniz onun ne zaman aç olduğunu? Hem son zamanda yapılan araştırmalara göre istediği zaman beslenen (ve özellikle anne sütüyle beslenen) bebeklerde obezite ihtimali daha az oluyormuş. O yüzden diretmeyin de yavrucak ne zaman isterse o zaman yesin. Zaten emin olun acıkınca ağlayan ya da 1 nevi anıran 1 bebeği pek de bekletemiyorsunuz. Gerçi emzirmek için de ağlamasını beklememek daha doğruymuş (eğer emzirme dersine giderseniz veya 1 kitap okursanız daha detaylı bilgi edinebilirsiniz). Bebek ellerini ağzına götürdüğünde, kafasını sağdan sola soldan sağa (1 nevi yana yakıla) çevirip meme aradığında, ya da dudaklarını emmeye başladığında acıkmış/susamıştır zavallım. İşte memeyi ağzına tıkıştırmanın tam vaktidir. 

Bu ilk zamanlara dair okuduğum en iyi öneri doğal ebevynlik duayeni Dr. Sears'dan: 40ına kadar bebeği mümkün mertebe ağlatmayın; bebeğin ihtiyaçlarını olabildiğince çabuk şekilde gidermeye çalışın ("Doğal ebevynlik de ne yahu? Ha 1e 1 şeyler çıkartıyorsun sen de!" diyorsanız, onu 1 sonraki yazımda anlatacağım). Bu ilk zamanda ihtiyaçlarının karşılanacağına inanan bebek daha sonra daha az ağlarmış, öyle diyor 1 bilen Doktor. Gerçi bu 1az doğal süreçten de kaynaklanıyor olabilir; yani zaten bebek 1az daha büyüdükçe kendiliğinden daha az ağlıyor da olabilir, bilemiyorum o kadarını. Neyse denemeye değer bence, en azından "1 umuttur yaşamak."

Bebeğin 40ından sonra 1az daha kolay hayat. Değişmeyen tek şey var: ondan sonra da dünyanın en güzel şeyi yine sizin bebeğiniz. Eh ondan sonra iş yükü aynı: öp kokla bebeği filan. Zoooor çok zor hayat canııım; kim doyacak ki o kadar öpmeyle bebeğine!

No comments:

Post a Comment